NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الصَّبَّاحِ
الْبَزَّازُ
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ سَعْدٍ ح
و حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
جَعْفَرٍ
الْمَخْرَمِيُّ
وَإِبْرَاهِيمُ
بْنُ سَعْدٍ
عَنْ سَعْدِ بْنِ
إِبْرَاهِيمَ
عَنْ
الْقَاسِمِ
بْنِ مُحَمَّدٍ
عَنْ
عَائِشَةَ
رَضِيَ
اللَّهُ عَنْهَا
قَالَتْ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ
أَحْدَثَ فِي
أَمْرِنَا
هَذَا مَا
لَيْسَ فِيهِ
فَهُوَ رَدٌّ
قَالَ ابْنُ
عِيسَى قَالَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
مَنْ صَنَعَ
أَمْرًا
عَلَى غَيْرِ
أَمْرِنَا
فَهُوَ رَدٌّ
Âişe (r.a.)'den (rivayet
olunduğuna göre) Rasûlullah (s.a.v.)
"Kim bizim dinimizde,
onda olmayan bir şey ortaya atarsa, (onun ortaya attığı) o şey batıldır."
İbn İsa (bu hadisi) Nebi (s.a.v.); "Kim bizim dinimizin dışında bir iş
yaparsa (o iş) batıldır" buyurdu, (şeklinde) rivayet etti.
İzah:
Buhari, i'tisam; buyu':
sulh; Müslim, akdiye; İbn Mace, mukaddime
Bu hadis-i şerifin
zahiri Hz. Nebiin vefatından sonr3) fcilap ve sünnetin ruhuna aykırı olarak din
adına ortaya atılan bütün yeniliklerin batıl ve İslam dışı olduğunu ifade
etmektedir.
Bilindiği gibi Hz.
Nebiin irtihalinden sonra din adına ortaya atılan şeylere bid'at duıir.
Bid'at kelimesi
"bir şeyi örneği ve benzeri olmaksızın meydana getirmek, yeniden icad
etmek, anlamına gelen bed' kökünden gelir. Buna göre bid'at eskiden olmadığı
halde sonradan icad edilen şey demektir.
Kur'an-ı Kerim'de de
beyan edildiği üzere İslam dini Hz. Nebi (s.a.v.) hayatta iken kemale
ermiştir.[Maide 5] Binaenaleyh, Rasülullah'dan sonra dinde ihdas edilen herşey
bid'at mefhumuna girer. Böyle bir şeyi meydana çıkarmaya ve ona uymaya
"ibtida"' denildiği gibi o şeyin vasıf ve şekline ve bir de o tarzda
işlenen amele de "bid'at" denilir. İslam uleması bid'atın tarifinde
birleşmemiş, çeşitli tarifler ileri sürmüşlerdir. Bir grup bid'atı dar manada
ele almış ve "Hz. Nebi (s.a.v.)'den sonra ortaya çıkan, din ile alakalı
olup bir ilave veya eksiltme mahiyetinde olan şey" diye tarif etmişlerdir.
Bu tarife göre her bid'at kötüdür, sapıklıktır, dini bozacağı, değiştireceği
için onunla mücadele etmek gerekir.
Diğer gruba göre bid'at,
Hz. Nebiden sonra icad edilen, ortaya çıkan, moda haline gelen herşeydir. Bu
tarif çok geniş olduğu için tek yönlü bir değerlendirmeye tabi tutulamamış
"mezmume" ve "hasene" yani kötü ve iyi olarak iki kısma
ayrılmıştır. Bu arada Şer'î delillere aykırı her şey ve her davranışa bid'at
diyenler de olmuştur.
Birinci tarife göre,
herhangi bir adet, alet ve davranışın bid'at olabilmesi için, dine katılması,
dinî telakki edilmesi, iman ve ibadet manzumesine dahil bulunması gerekir.
Mesela, bir kimsenin bedenini geliştirmek için her sabah bir müddet koşması,
sonra bir yerde durup belli hareketler yapması, caizdir, bunlar, Hz. Nebi
zamanında yapılmamış olsa dahi bid'at değildir. Aynı hareketler, ibadet olsun
diye yapılır veya ibadet sayılırsa bid'at olur ve caiz olmaktan çıkar. Çünkü
İslam'da ibadetin yeri, zamanı ve şekli, Allah ve Rasulü tarafından kesin
çizgilerle açıklanmıştır. Hiçbir kimsenin bunları, değiştirme, arttırma ve
eksiltme selahiye-ti yoktur.
İkinci gruba göre,
Rasûlullah'ın ahirete intikalinden sonra ortaya çıkan herşey, bid'attir; ancak
her bid'at sapıklık olmadığı gibi günah ve kötü de değildir. Kabîh (kötü)
bid'at vardır, hasen (iyi) bid'at vardır. Birincisi: Caiz olmadığı ve delile
dayanmadığı halde dinde ilave veya eksiltme ifade eden bid'atlerdir. İkincisi:
Sonradan ortaya çıkmakla beraber, ya din ile alakası olan veya caiz olduğuna
delil bulunan, bid'atlerdir. Dikkat edilirse bu tarifin "kötü
bid'at" diye tavsif edilen kısmının, birinci grubun bid'at anlayışı içine
girdiği görülecektir, "iyi ve güzel bid'at" denilen kısmına ise
onlar bid'at dememiş, bunları bid'at mefhumu içine almamışlardır. Bid'atı iyi
ve kötü diye ikiye ayıranlara göre horozu kurban olarak kesmek kötü bid'attir;
caiz değildir; çünkü bu adet sonradan çıkmıştır, islam'ın kurban nizamına
aykırıdır. Aynı adet birinci grubun tarifine göre bid'attir. Kur'an-ı Kerim'i,
bir mushaf içinde toplamak, hadis kitapları yazmak, teravih namazını cemaatle
kılmak da sonradan olmuş şeylerdir; fakat bunlar iyi bid'attir, caizdir, caiz
olduğuna deliller vardır. Unu elekten geçirmek, yemekte; çatal, kaşık, masa
kullanmak; otomobile binmek de sonradan çıkmış şeylerdir; fakat bunlar dünya
hayatı ile alakalı mubah bid'atlerdir, din ile (iman ve ibadet, günah ve sevap
mefhumu ile) alakası yoktur.[Karaman Hayreddin, İslam'ın Işığında Günün
Meseleleri, II, 248-250.]
Hulasa, İslam dininin,
itikad ve ibadet sahasında Rasülulullah (s.a.v.) ile ashab-ı kiramdan
nakledilenlerin dışında kalan ve ehl-i sünnetin mütehassıs alimlerince zaruri
görülmeyen her yenilik, maksatlı bir şekilde "olanı terk etmek" veya
"olmayanı icad etmek" gayr-i meşrudur, dalalettir ve bidattir.
İbadetle ilgili olmadığı halde, kendisine ibadet rengi verilen her adet te
böyledir. Bunların dışında kalan yenilik ve icadlarsa meşrudur.[Bak. Topaloğlu
Bekir, Kelam İlmine Giriş, 153.]